İş
sağlığı ve güvenliği konusunda özel bir yasa olmak gibi önemli bir özelliği
olan 6331 Sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Yasası 30 Haziran 2012 tarihinde 28339
Sayılı Resmi Gazete ’de yayınlanarak yürürlüğe girdi. Bazı hükümleri aşamalı olarak
yürürlüğe girecek/girmekte olan yasanın büyük bir bölümü 01.01.2013 tarihi
itibariyle yürürlüktedir. Bu yasanın 13. Maddesinde "Çalışmaktan
Kaçınma Hakkı" konusunun koşulları tanımlanıyor. Yasada bu madde “Ciddi ve yakın tehlike ile karşı karşıya kalan çalışanlar kurula, kurulun bulunmadığı
işyerlerinde ise işverene başvurarak durumun tespit edilmesini ve gerekli
tedbirlerin alınmasına karar verilmesini talep edebilir. Kurul acilen
toplanarak, işveren ise derhâl kararını verir
ve durumu tutanakla tespit eder. Karar, çalışana
ve çalışan temsilcisine yazılı olarak
bildirilir.” Şeklinde oluşturulmuştur.
Bu hakkı kullanması beklenilen çalışan,
öncelikle ciddi ve yakın tehlike kavramının ne olduğunu bilmek durumundadır.
Bunun için de kendi çalışma koşullarında nelerin ciddi ve yakın tehlike
olduğunun çalışana öğretilmesi gerekmektedir. Bu öğretme yapılmadan
böyle bir hak verilmiş olması anlamsızdır. Kaldı ki çalışanların çok büyük bir
bölümü böyle bir haklarının olduğundan bile haberdar değildir.
Yasalarda yazılı olması
"hakların" kullanılabilmesi için yeterli olmuyor. 6331 Sayılı İş
Sağlığı ve Güvenliği Yasasının 13. Maddesinde koşulları tanımlanan Çalışmaktan
Kaçınma Hakkı’nın kullanılabilmesi için İş Sağlığı ve Güvenliği konusunun
birincil tarafları olan Devlet, İşveren, Çalışan ve İSG
Profesyonellerinin her açıdan hazırlanması gerekmekte.
İş Güvenliği
konusunda işyerlerinde yapılan çalışmalar ve kaza değerlendirmeleri sırasında
görülmektedir ki; iş kazası olmadan önce sesleri işitme yeteneği olan kulaklar
tarafından duyulmaktadır. İş Güvenliği konusunda yapılan çalışmalar iş
kazalarının iki ana nedeninin “güvensiz
davranışlar” ve “güvensiz koşullar”
olduğunu göstermektedir. Eğer işyerlerinde bu kavramlar çalışanlar tarafından
öğrenilir ve “güvensiz davranışlar” yapılmaz, “güvensiz koşullar” güvenli hale
getirilebilirse iş kazaları önlenebilmektedir. İşyerinin “risk algı seviyesi” güvensiz davranış ve koşulları algılayabilecek
ve engelleyebilecek düzeyde ise, kazaya doğru giden süreç durdurulabilecektir.
Her çalışanın “risk algı seviyesi” farklıdır.
Yetişme koşulları, alınan eğitimler, edinilen deneyimler, yaşanmışlıklar vb. bu
seviyenin oluşumunda etkendir. İş güvenliği çalışmaları ile yapılmaya
çalışılan; işyerinde ortak risk algı seviyesinin oluşturulması ve
çalışanlara kazalardan önce müdahale etme yeteneği kazandırılmasıdır.
Çalışmaların başarılı olması için her seviyedeki çalışanların katılımı ve
güvenli davranmanın alışkanlık haline gelmesine fırsat verilmesi çok önemlidir.
Bu fırsatı yaratan ise İşyeri iklimidir. Çalışanların “güvensiz”
davranışları kazalara neden olur. Ancak bu durum çalışanın kazanın oluşumunda
tamamen kusurlu olması anlamına gelmez. Çalışanın neden ”güvensiz” davrandığı
araştırılmalı. “İşyeri iklimi” bu konuda çok önemli bir etkendir. Bu iklim
çalışanı “güvensiz” davranmaya özendiriyor olabilir. Çalışanların “güvensiz”
davranışlarının işveren tarafından yapılan eğitim, denetim ve uyarılarla
önlenmeye çalışılıp çalışılmadığı çok önemli ve belirleyici olmaktadır.
İşyerinde uygulanan iş güvenliği önlemleri kazaları engelleyecek etkinlikte
olmalıdır. İş güvenliği konusunda yapılan çalışmaların hedefi, kaza olursa
işverenin kusur oranının azalmasını sağlamak olmamalıdır.
Çalışanların
neden güvensiz davrandıkları konusunda yapılan araştırmalarda; kendine aşırı
güven, dikkatsizlik, dalgınlık, işi ciddiye almamak, tedbirsizlik, ihmal, hatalı
karar vermek, riski algılayamamak, deneyim eksikliği, sabırsızlık, acelecilik,
disiplinsizlik, vurdumduymazlık, fiziksel uygunsuzluk, tikler, asabiyet, unutkanlık
vb. şeklinde sonuçlara ulaşılmaktadır.
Mecidiyeköy'de yıkılan Ali Sami Yen Stadı'nın
arazisine yapılan inşaatta meydana gelen asansör faciası örneği üzerinden olayı
değerlendirelim. İşçilerin asansör ile ilgili başlarına gelecek bu kazayı
öngörüp, çalışmaktan kaçınmalarını bekliyoruz. Diyelim o gün 10 işçiden biri
asansöre binmeyi reddetseydi ve binmeseydi. Asansör 9 işçi ve yüklerle yaklaşık
80 kg eksikle katlara gitseydi ve düşmeseydi, o günkü çalışma tamamlanıp
işçiler aşağı inselerdi, asansöre binmeyi reddeden işçinin durumu ne olacaktı?
Büyük olasılıkla “senin çalışmaya niyetin yok” denilerek, uygun zamanda kapı
önüne konulacaktı. Örneğin
Soma'da işçiler kazadan önce bu haklarını kullanma yoluna gitselerdi, ne olurdu
dersiniz? Ben eğitimler sırasında bu soruyu sorduğumda, "çalışmak için
yeni bir maden arıyor olurlardı" yanıtı geliyor. İşte bu hakkın kullanılması halinde
çalışanın arkasında durabilecek yasal altyapıyı oluşturabilmeliyiz. Ocaktan çıkarıldığında ambulansa binerken "çizmemi çıkarayım,
sedye kirlenmesin" diyecek kadar, bu dünyada hiç bir hakkı olmadığını
düşünen madencimizden "çalışmaktan kaçınma hakkını" kullanmasını
nasıl bekleyebiliriz değil mi? İşte tam burada “söz bitiyor.”
SGK
2013 yılı istatistiklerine göre Türkiye’de 1.793.245 işyeri faaliyet
göstermekte ve bu işyerlerinde 13.296.570 işçi istihdam edilmektedir. Yıl
içerisinde bildirimi yapılan 191.247 iş kazası meydana gelmiş ve iş kazaları
sonucunda toplam 1.356 çalışan yaşamını yitirmiştir. 2013 yılında iş kazaları
ve meslek hastalıkları sonucu kaybedilen iş günü sayısı 2.227.127, sürekli iş
göremez sayısı ise 1.656’dır. Bu rakamlara göre, Türkiye’de günde; yaklaşık 524
iş kazası olmakta, 4 çalışan iş kazası sonucu yaşamını yitirmekte ve 5 çalışan iş
kazası sonucu iş göremez hale gelmektedir. Ülkemizde en güncel resmi rakamlar
bu durumun katlanılamaz, sürdürülemez olduğunu göstermektedir. Resmi rakamlar
açıklanmamış olmakla birlikte 2014 yılı sonuçlarımız daha da kötüdür.
Sonuç olarak ülkemizin
iş güvenliği konusundaki durumunu açıklıkla ortaya sermeliyiz, nerede
olduğumuzu bilmeliyiz, ancak yılgınlık, karamsarlık olmamalı, gelişimini
tamamlamış ülkelerde bu konuda nasıl sonuç alıcı çalışmalar yapılabilmişse, bizde
iş güvenliği konusunu mutlaka başarmalıyız. Çalışanlarımızın “ölümüne”
çalışmayacak şekilde bilinçlenmelerini sağlayacak yöntemleri bulmalı ve hayata
geçirmeliyiz. Kanımca başlangıç çalışanın böyle bir hakkı olduğunu gündeme
getirmek ve gündemde tutmak olmalı. Bu makale de bu amaçla yazılmıştır.
Hakan ÇUBUKÇU
Makina
Mühendisi
İş Güvenliği
Uzmanı
MMO
Bursa Şubesi İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Komisyon Başkanı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder